Bugün küresel enerji dönüşümünde esas rolü yenilenebilir enerjinin oynadığı ve bütün ülkelerin bu eğilim yönünde hareket ettiği kabul edilmektedir. Ancak, bu değişimin harekete geçmesi için yerel politikalar ve teknolojik yenilikler yeterli değil. Yenilenebilir enerji projeleri çevresindeki ekonomi de yenilenebilir enerjiye dünya çağında rekabetçi statü kazandırmak konusunda kilit unsurlardan biri.
Yenilenebilir enerjiye dayalı elektrik santrallerinin gerçek maliyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için IRENA’nın yayınladığı Yenilenebilir Enerjiden Elektrik Üretme Maliyetleri 2017 raporunu inceledik.
Rapor, teknolojinin ve piyasa gelişiminin, gelirlerin maliyetlere eşit olduğu ve buna göre tahsis edilmiş sermayenin getirisinin indirim oranına ya da ağırlıklı ortalama sermaye maliyetine (WACC) eşit olduğu bir proje için elektrik fiyatının göstergesi olan, elektriğin seviyelendirilmiş maliyeti (LCOE) üzerindeki etkisinin analizine odaklanır. Gösterge yenilenebilir enerji kaynağına, sermaye ve işletme maliyetlerine, teknolojinin verimliliğine/performansına dayanarak teknolojiye, ülkeye ve projeye göre değişiklik gösterir.
Rapor kurulmuş tüm yenilenebilir elektrik üretim kapasitesinin yarısını, yani işletmede olan yaklaşık 15.000 şebeke ölçeğinde projeyi ve ilave 6.000 ihale veri tabanını dikkate almaktadır.
Peki, yenilenebilir enerji maliyeti nedir?
2012 yılından beri elektrik üretim kapasitesine yapılan yeni katkıların yarısından fazlası yenilenebilir enerji kaynaklarından gelmektedir; 2016 yılının sonunda 2000 GW’den fazlası yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmişti, son 2 yılda da bu gelişmeler fosil yakıtından elektrik üretim maliyetlerinin aralığında kalmıştır.
Maliyet azaltımlarını üretimde gittikçe artan ölçek ekonomileri, daha rekabetçi küresel tedarik zincirleri, teknolojik gelişmeler, deneyimli proje geliştiriciler ve en iyi şekilde kullanılan İşletme ve Bakım uygulamaları gibi çok sayıda faktör yönlendirmiştir.
Bu faktörler, uzun vadeli destek politikalarının yenilenebilir enerji kaynaklarının yayılımını hızlandıran ve dolayısıyla genel maliyet azaltımına neden olan verimli bir döngü yaratır.
Bu döngüyü harekete geçiren üç temel faktörden söz edebiliriz:
- Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin rekabetçi tedariki
- Teknoloji sağlayıcılar arasında gittikçe artan uluslararası rekabet
- Sürekli teknoloji inovasyonu
Her teknoloji için maliyet aralığının farklı ülkelere göre ve tesise özel maliyetlere bağlı olarak her tesis için değişebileceğini dikkate alarak, kapsamlı bir analizden
“gerçekte tüm yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretim teknolojileri artık sadece rekabetçi elektrik maliyetleri sunan önemli sayıda proje sunmakla kalmıyor; gittikçe fosil yakıtı elektrik maliyet aralığının alt ucuna doğru çakışma yapıyor.”
Özellikle 2017 yılında yeni tahsis edilmiş olan birkaç proje (biyoenerji, hidro, jeotermal, rüzgar ve güneş PV) hiçbir finans desteği olmadan fosil yakıtlarıyla rekabet etti ve çoğu kez yenilenebilir enerji teknolojileri fosil yakıtlı enerjiye rekabet üstünlüğü sağladı.
2017 yılında yine biyoenerji, jeotermal, hidro, rüzgar ve güneş enerjisinin ortalama elektrik maliyetleri yeni nesil ihtiyaçlar için en ucuz kaynaklardı.
Başlıca teknoloji uygulamalarımızı daha derin incelediğimizde önümüzde çok olumlu eğilimler var. 2006 ve 2016 yılları arasında CSP uygulamaları, özellikle İspanya’da ve ABD’de, sürekli ve pozitif bir eğilimle büyüdü. Sadece bu iki ülke toplam kümülatif kurulu kapasitenin %80’inden fazlasını teşkil ediyor. 2013 yılından beri CSP uygulaması Hindistan, Güney Afrika, Fas, Çin, Şili BAE ve Avustralya gibi gelişmekte olan pazarlarda artmaya başladı. 2016 yılının sonunda yaklaşık 4GW CSP uygulaması yapım aşamasındaydı.
CSP (konsantre güneş enerjisi) teknolojisinin gelişimi diğer yenilenebilir enerji uygulamalarıyla karşılaştırıldığında yavaş gerçekleşti; yine de teknoloji gelişmeye devam ettiğinden maliyet azaltımları için önemli fırsatlar var; 2020 yılı itibariyle tahsis edilen CSP tesislerinin sağladığı elektriğin maliyeti fosil yakıtı elektrik maliyet aralığının alt ucunda yer alacak.
Biyoenerji projeleri söz konusu olduğunda, analiz daha detaylı hale geliyor; aslında çok çeşitli hammaddelerin mevcut olması ve teknoloji seçenekleri geniş bir yelpazede maliyet sunuyor. Asya ve Güney Amerika görece daha düşük sermaye maliyetleri ve düşük maliyetli mevcut hammadde kaydediyor. Sonuç olarak, bu ülkelerde biyoenerjiden elektrik üretimi LCOE’si 0,04 USD/kWsa’ya kadar düşebiliyor.
Daha gelişmiş teknoloji seçeneklerini bulunduğu Avrupa ve Kuzey Amerika’da, hammaddeler daha pahalı ve emisyon kontrolleri sıkı olduğundan ortalama LCOE’nin 0,08 USD/kWsa ila 0,09 USD/kWh civarında olduğu görülüyor.
Jeotermal enerjiden elektrik üretiminde daha yakından bakarsak, daha karmaşık bir durumla karşılaşıyoruz.
Her şeyden önce jeotermal elektrik santralinin EPC (mühendislik, tedarik ve yapım) maliyetleri emtia fiyatlarındaki dalgalanmalara ve sondaj maliyetlerine bağlıdır. Dolayısıyla, emtia ve petrol piyasaları yükselirken jeotermal elektrik santrali geliştirme maliyetleri de artar. 2000 ila 2009 yılları arasında, jeotermal tesislerin toplam kurulu maliyetleri %60-70 oranında artarken olan da buydu.
Jeotermal enerji santrallerinin sermaye maliyetlerinin analizi, tesisle ilgili çok özel hususlar dikkate alındığında, bir dizi varsayıma dayanmaktadır:
- 25-yıllık ekonomik ömrü
- 110 USD /kW/yıl İşletme ve Bakım maliyetleri
- Proje verilerine dayalı kapasite faktörleri (ya da proje verileri mevcut olmadığında ulusal ortalamalar)
- projenin 25 yıllık ömrü üzerine yapımı ve geri basımı için iki set kuyu
Bu varsayımlara göre gelişmemiş bölge geliştirmesi için LCOE, mevcut sahanın ikinci aşama geliştirmesi için 0,04 USD/kWsa iken 0,14 USD/kWsa oldu.
2009 yılında geleneksel yoğuşmalı flaş buhar santralleri 1.900 USD/kW ila 3.800 USD/kW arasındaydı, ikili enerji santralleri daha pahalıydı ve kurulu maliyetler 2.250 USD ila 5.500 USD/kW arasında değişiyordu. Ancak, kapasitenin halihazırda mevcut olan jeotermal rezervuara dahil edildiği, iyi haritalanmış ve anlaşılmış, mevcut alt yapının kullanılabildiği jeotermal projeler 560 USD /kW kadar düşük olabilir.
IRENA raporuna göre, kurulu maliyetlerindeki artış 2015 yılında durdu. Aslında en son projeler 2000 USD/kW ile 5000 USD/kW arasındaki aralığa uyar, bu da 2014 yılında sondaj ve araştırmayla ilgili sermaye maliyetlerindeki durumu teyit eder.
2020 yılına kadar jeotermal enerji kaynağının sahaya özel doğasının dikkatle değerlendirilmesi gerekse bile, eğilimlerin diğer yenilenebilir enerji projeleriyle uyumlu olduğu görülüyor.
2016 yılının sonunda jeotermal kaynaklı elektrik üretimi küresel olarak toplam 12,7 GW’ye ulaştı; bu 2010 yılındakinden %26 daha fazlaydı ve hafif azalmanın 2015’te başladığını gösteriyordu; ancak dünya çapında çeşitli geliştirme fırsatları yarattı.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim maliyetleri için eğilimler daima fosil yakıtlı fiyatlarıyla daha fazla rekabet edecek şekilde belirleniyor ve 2020 itibariyle tüm ana akım yenilenebilir enerji kaynakları fosile yakıtı enerji kaynaklarından daha düşük değilse de aralık içinde yer alan ortalama maliyet sağlayacaktır; bu da politika yapanlar ve yatırımcılar için ticaret anlayışı sağlayacaktır.